Probiyotik, bağırsak florasının yani mikrobiyotanın düzenlenmesine yardımcı olan mikro organizmaları tanımlamak için kullanılan bir terim. Bu mikro organizmalar bağırsak içerisindeki faydalı bakteri oranını düzenleyerek vücut sistemlerine destek oluyor. Bildiğiniz gibi birçok uzman bağırsakları vücudun ikinci beyni olarak tanımlıyor. Son zamanlarda yapılan başka bir önemli çalışma ise bağırsak sağlığının direkt olarak beyin ile bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır [1].
Son on yılda yapılan nörogastroenteroloji alanındaki araştırmalar ‘’bağırsak beyin ekseni’’ olarak adlandırılan, gastrointestinal (GI) sistem ve merkezi sinir sistemleri arasında bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu iletişim ağı enterik sinir sistemi, otonom sinir sistemi, nöroendokrin sistemi ve bağışıklık sistemi aracılığı ile gerçekleşir [2].
Tüm bu açılardan bakınca probiyotiklerin ve düzenli olarak probiyotik alımının vücudun işleyişi için ne kadar önemli olduğunu görebiliriz. Bu bağlamda probiyotiklerin eksikliği durumunda hem bağırsak hareketlerinde hem de diğer sistemlerde sorunlar oluşabileceğini söyleyebiliriz. Bu problemlerin neler olabileceğini araştırdık ve probiyotik eksikliğinden kaynaklanan sorunların bir listesini çıkardık. İşte vücut probiyotiklerle desteklenmediğinde karşılaşılan 8 farklı durum…
Mikrobiyota dengesizliğinin en bilinen etkisi, bağırsak hareketlerinin düzensizleşmesi ve hazımsızlık. Bu süreçte sürekli gaz sıkıntısı yaşayabilir, karın ağrıları ile baş başa kalabilirsiniz. Sık sık ishal ve kabızlık yaşayabilirsiniz. Tuvaletinizi yaparken kramp sorunları oluşabilir. Yemek yedikten sonra hazımsızlık sebebiyle kendinizi sürekli rahatsız hissedebilirsiniz. Tüm bunlar uzun vadede sindirim sistemi rahatsızlıklarına sebep olabilir. Bağırsak hareketlerinin düzensizliği kronikleşebilir.
Vücuda yeterli miktarda probiyotik girmezse, bağışıklık sistemi zayıflar ve beden hastalıklara karşı savunmasız hale gelir. Böyle bir durumda bulaşıcı hastalıklara sebep olan virüslerle savaşamayan bağışıklık sistemi yenik düşer ve hastalık ağır bir şekilde seyredebilir. Bu dönemde bağışıklık sistemi probiyotiklerle desteklenmezse iyileşme süresi uzayabilir.
Son yıllarda yapılan araştırmalar ruh hali ve mutluluğun bağırsak sistemi ile doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor. Mutluluk hormonu olarak tanımlanan serotoninin beyinden çok bağırsakta salgılandığını gösteren bu çalışmalarda depresyon ve ruhsal çöküntünün sebeplerinin başında probiyotik eksikliği olduğu söyleniyor. Eğer siz de aşırı kaygı hissediyor, sürekli stres altında olduğunuzu düşünüyorsanız ve depresif ruh halinden kurtulamıyorsanız doktorunuza danışarak beslenme rutininize probiyotik destekleri eklemeyi deneyebilirsiniz.
Probiyotik ihtiyacının karşılanmaması, metabolizmanın yavaşlamasına sebep oluyor. Sindirim ve bağırsak sistemi olması gerektiği gibi çalışmadığında metabolizma hızı da düşüyor. Bu durum da beslenme düzeninde bir değişiklik olmamasına rağmen kilo problemlerinin oluşmasına sebebiyet verebiliyor.
Bağırsak florasının uyku düzeni için büyük önem taşıyan hormonlar üzerinde de etkisi büyük. Bu nedenle probiyotik eksikliği durumunda uyku problemleri ortaya çıkabiliyor. Uykusuzluk yaşayan biri de vücudu dinlenemediği için birçok farklı sorunla karşılaşabiliyor. Kronik uykusuzluk zamanla sürekli stresli ve gergin bir ruh haline, depresyona, bağışıklık sisteminin çökmesine ve birçok farklı sağlık sorununa yol açabiliyor.
Mide ve bağırsak sistemine giren her bileşenin cilt üzerinde etkisi var. Örneğin, çok yağlı yiyecekler tükettikten sonra yüzünüzde sivilce oluştuğunu görebilirsiniz. İşte bu bağlantı probiyotik oranında da kendini gösteriyor. Vücutta eksik kalan probiyotikler zaman içerisinde cilt sorunlarına sebep oluyor. Sivilcelerde artış gözlenebiliyor ve cilt üzerinde lekelenmeler oluşabiliyor.
Mikrobiyota dengesizliği vücutta mantar enfeksiyonlarının baş göstermesine de sebep oluyor. Bu mantar problemleri hem cilt üzerinde hem de genital bölgelerde ciddi sorunlar yaratabiliyor. Flora dengesizliğinin birçok kadının sorunu olan vajinal mantar enfeksiyonlarını tetiklediği biliniyor.
Mikrobiyota dengesizliği her açıdan vücudun stres seviyesini artıran bir durum. Çünkü eksiklik hem anksiyete ve depresyonu tetikliyor hem de vücut sistemlerinin düzgün bir şekilde çalışmasına engel oluyor. Tüm bunlar da hem fiziksel hem de ruhsal anlamda vücudun sürekli stres altında kalmasına sebebiyet veriyor. Yaşanan stres sorunu ise neredeyse tüm rahatsızlıkların kapısını açıyor.
Tüm bu olumsuzluklardan kaçınmanın yolu ise düzenli olarak probiyotik desteği almaktan ve bedene ihtiyacı olan bileşenleri eksiksiz bir şekilde sunmaktan geçiyor.
Kaynaklar
1. Mayer, E.A. (2011). Gut feelings: the emerging biology of gut-brain communication. Nature Reviews Neuroscience, 12(8), 453-466
2. Kılıç, C. (2017). Ruhsal Hastalıklara Bağlı Hastalık Yükü. HÜTF Ulusal Hastalık Yükü Çalışması Sonuçları ve Çözüm Önerileri. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Nisan 18, 2017, Ankara, 3p.
3. Petra, A.I., Panagiotidou, S., Hatziagelaki, E., Stewart, J.M., Conti, P., Theoharides, T.C. (2015). Gut-microbiota-brain axis and its effect on neuropsychiatric disorders with suspected immune dysregulation. Clinical Therapeutics, 37(5), 984- 995.